28 Ocak 2015 Çarşamba

Karanlıkta Diyalog

Herkese merhaba
Bugün sizlere çok farklı bir deneyimimi anlatacağım. Karanlıkta diyalog, herkesin kesinlikle görmesini tavsiye ettiğim sergi :)

İstanbul'u hiç görmeden sadece sezgilerinizle gezmeyi hiç denediniz mi? Bugün merak ettim ve Gayrettepe Metrosundaki Karanlıkta Diyalog'a gittim.
Girmeden önce özel eşyalarımızı, gözlüklerimiz varsa gözlüklerimizi kilitli dolaplara bıraktık. Daha sonra görme engelli insanların kullandıkları beyaz bastonlardan verdiler bizlere ve tek sıra halinde karanlığa giriş yaptık. İlk başta oldukça zordu, karanlıkta yürümek, bir yere çarpma korkusu ile eğitmenimize ulaştık. Tanıştık ve bize hiç korkmamız gerektiğini söyledi daha sonra ilerlemeye başladık. İlk olarak kendimizi bir bahçenin içinde bulduk. Ağaçlara dokunduk, köprüden geçtik daha sonra bir arabanın yanında durduk. Artık ellerimiz gözlerimizdi ve objeleri ellerimiz ile tanıdık. Bir ATM'nin yanına geldik. Ekranına tuşlarına dokunduk. (Aslında görmeden bir şeylere dokunmak çok zor. Ne olduğunu bilmeden bir tehlike var mı yok mu bilmeden sadece hissetmeye çalışmak o kadar zor ki. Ama eğitmenimizin bize verdiği güven bir süre sonra bu korkuyu geçirdi.) Daha sonra bir pazara geldik sesler ve meyveler sebzeler. Dokunduğum şeyin ne olduğunu anlamak için koklamaya başladım bazen koklamak da ne olduğunu anlamaya yetmiyormuş bunu da anlamış oldum. Daha sonra bir caddeye geldik. Kaldırımdan inmek ve daha sonra kaldırıma çıkmak aslında o kadar zor bir olay ki. Ayağının takılması korkusu çarpma korkusu ve daha sonrasında kaldırıma çıkıp duvarı hissetmenin rahatlığı. Yol boyunca yürüdük ve bir başka zorlukla daha karşılaştık. Tramvaya binecektik ve merdiven çıkmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Beyaz baston yardımıyla çıktım ve koltuk aramaya başladım. Herkes tramvaya bindikten sonra eğitmenimiz bir an sustu. İşte o anda kendimi çok yalnız hissettim sanki o karanlıkta kalacakmışım gibi geldi, sanki kimse beni kurtaramayacakmış gibi. Daha sonra birisi eğitmenimize seslendi orada mısınız ? diye. Eğitmenimiz evet buradayım sadece biraz kendinizi dinlemenizi istedim dedi. Sesini duyunca o yalnızlık duygusu gitti çünkü bize yol gösteren kişi oydu ve tek güvencemiz onun sesiydi.

Daha sonra tramvaydan indik ve yol boyunca ilerledik vapura geldik. Martı sesleri ve denizin dalgası vapura bindik oturduk. Heybeliadaya geçmeye karar verdik ve kendimizi orada bulduk. vapurdan indikten sonra eğitmenimiz duvarlara dokunmamızı istedi. Balık ağlarını hissettim dokunarak yürümeye devam ettik. Daha sonra onların nasıl okuduklarını anlayabilmemiz için alfabelerin olduğu yere geldik. Altta Latin Alfabesi ve üstelerinde de onların alfabesi vardı. Kendi baş harflerimizi bulduk. Daha sonra yürümeye devam ettik ve bir kafeye geldik.
İçeceklerimizi aldık ve oturduk. Turumuzun sonuydu artık bu ve eğitmenimiz Hayati Bey ile sohbet etmeye başladık. Gerçekten çok sıcak kanlı biriydi. Bize kendini anlattı Açıköğretimden Sosyoloji bölümünü okuyormuş ve sesli kitaplar onun en büyük destekçisiymiş.
Bu gezimden anladığım en güzel şey orada hepimiz eşittik. Oradaki kimseyi tanımıyordum ama hepimiz birbirimize güvenmek zorundaydık. Birbirimize yardımcı olduk. Sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi. Hislerimize ve çevremizdeki insanlara güvenmek zorundaydık.
Bu gezimden sonra görme engelli insanlar için kitap okumaya karar verdim. Bir faydam olmasını istedim, onlara yardımcı olmak istedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder